Yeni Yüzyılın Kırılma Noktaları (4/5): Kıbrıs’ta Çözüm Arayışları – İki Devletli Hayal mi, Federal Gerçeklik mi?
Kıbrıs’ta Çözüm Arayışları – İki Devletli Hayal mi, Federal Gerçeklik mi?
Kıbrıs, yalnızca Akdeniz’in ortasında duran bir ada değil; aynı zamanda geçmişin çatışmalarıyla, bugünün belirsizlikleriyle ve geleceğin stratejileriyle şekillenen bir laboratuvar. Her çözüm önerisi, bu adanın kaderi kadar bölgesel barışı da ilgilendiriyor. Özellikle Doğu Akdeniz’in enerji denkleminde jeopolitik değer kazanan Kıbrıs için artık sadece “kim haklı” tartışması değil, “ne mümkün” sorusu öne çıkıyor.
Bugünlerde sıkça dillendirilen iki temel yaklaşım var: iki devletli çözüm ve federal çözüm.
İki devletli çözüm tezi, son yıllarda özellikle Kıbrıslı Türk liderliği ve Türkiye tarafından öne çıkarılıyor. Ancak bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler’in (BM) bugüne kadarki karar ve parametrelerine ters düşüyor. 1983’te KKTC'nin ilanı sonrası BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararları bu tür tek taraflı ayrılıkçı adımları reddetmişti. Dolayısıyla iki ayrı egemen devleti içeren bu modelin, uluslararası alanda kabul görmesi oldukça zayıf bir ihtimal.
Federal çözüm modeli ise, aslında 1977–1979 Doruk Anlaşmaları ile her iki tarafın da uzlaşı sağladığı, iki kesimli ve iki toplumlu bir siyasi çerçeveye dayanıyor. Bu model, her iki tarafın siyasi eşitliğini garanti altına almayı amaçlıyor. Burada önemli bir nokta şudur: Federal çözüm, içinde iki devleti barındırır; ancak bu iki devlet, ayrılma hakkına sahip bağımsız yapılar değildir. Egemenliğin bir bölümü ortak yapıya devredilirken, diğer ağırlıklı bölümü kurucu devletler arasında paylaşılır. Yani federasyon, ne üniter bir devlettir ne de konfederal bir birlik.
Ancak federatif yapının bu temel özelliği, kamuoyunda sıklıkla yanlış anlaşılmaktadır. Federasyonu savunmak, sanki “iki ayrı devleti” savunmakla eş tutulmakta, bu da federal çözüm fikrinin zedelenmesine yol açmaktadır. Oysa gerçek tam tersidir: İki ayrı devletli çözüm, ayrılığı ve bölünmüşlüğü meşrulaştırmaya çalışırken, federal model bu adada ortaklık temelinde bir gelecek tasavvur eder.
Bugün dünyada yaşanan jeopolitik gelişmeler ışığında, federal çözüm yalnızca bir ideal değil, aynı zamanda gerçekçi bir zemindir. Hem Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini koruyabilecek, hem Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki pozisyonunu güçlendirecek, hem de uluslararası toplumda destek bulabilecek bir modeldir.
Uluslararası hukuk açısından da çözüm ancak BM zemininde ve müzakere yoluyla mümkün olabilir. Bu noktada 5+BM formatında temmuz sonunda muhtemelen New York'ta yapılması beklenen gayrı resmi müzakereler, belki de bu sürecin son şansını sunmaktadır.
Kıbrıs’ta barış, sadece iki halk arasında değil, aynı zamanda doğu ile batı, kuzey ile güney arasında yeni bir denge yaratma fırsatıdır. Bu fırsatın heba edilmemesi, sadece Kıbrıslıların değil, tüm bölge halklarının da çıkarınadır.
Not: Bu yazı, “Yeni Yüzyılın Kırılma Noktaları” başlıklı dizinin dördüncü bölümüdür.
Önceki bölümler "Küresel Satranç Tahtasında Kıbrıs’ın Gölgesi", "Enerji Koridorları, Güvenlik Hatları ve Batı’nın Stratejik Arayışı" ve Jeopolitik Hafıza – Trans-Hazar’dan Kıbrıs’a Kadar Bir Denge Oyunu" ve Yarınki Son Bölüm: "Barış Mümkün mü? Üçüncü Dünya Savaşı mı Geliyor?"

Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.