Bir takım olumsuz göstergeler ve kısa bir bütçe analizi…
Malumunuzdur, 2022 yılını ekonomik olarak çok kötü bir şekilde geçirdik ve kapadık.
Ama 2023’ün onu aratacağı yönünde birtakım öngörüler var.
Öyle ki Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) üst düzey direktörlerinden Kristalina Georgieva, gerek ABD, gerek AB gerekse de Çin’in ekonomilerinin 2022’de yavaşladığını ve bunun da global ekonomi için zor bir yıla işaret ettiğini söylüyor.
Özellikle Çin’in 2022 göstergeleri son derece dikkat çekici. Bildiğiniz gibi Çin, Koronavirüs ile ilgili son derece sert bir tavır izlemiş ancak geçen yılın sonlarına doğru bu tavra geniş halk kesimlerinden tepki gelmişti. Hatta gösteriler zaman zaman sert bir şekilde bastırılmıştı. İşte son 40 yıldır dünya ekonomik büyüme rakamları ortalaması üzerinde büyüyen Çin, bu yıl ilk kez bu ortalamanın ya altında ya da denginde bir seviyede büyüyecek.
Öte yandan yılın son günlerinde büyük bir Koronavirüs patlaması yaşayan Çin’in sıkıntıları bu noktada büyümeye devam ediyor. Yine yılın son günlerinde ABD ve AB ülkelerinin Çin’den gelen yolculara yeniden karantina uygulamasına başlaması, ekonomik olarak daha da sertleşen bir iklime işaret ediyor. Bu arada Koronavirüs kabusunun aslında bitmediği anlamına geliyor.
Yani bu konuda iki kelime yazacak olursam, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bitti demeden, Koronavirüs bitmiş olmayacak.
Gerçi bizde komplolara inanan, olayı ilk günden şıp diye çözmüş çok çok akıllı insanlarımızın endişe edecek bir şeyi yok, onlar rahat olsun da, ben yine de hatırlatayım.
Ancak konumuz elbette ki Koronavirüs değil, ekonomi.
Aslında esas niyetim bugün mecliste görüşülmeye başlanacak olan KKTC 2023 bütçesi.
Yukarıda yazdığım kötü öngörülerden öteye yaklaşık yüzde 180’lik bir artış ve yine yaklaşık 3 milyarlık açıkla 35.85 milyar olarak öngörülen bütçenin genel bir resmine bakalım.
Bir kere bizi Türkiye’den takip eden okuyucularımız için yazacak olursak, 2023 bütçesine Türkiye’den aktarılacak olan hibe ve kredilerin toplam miktarı 8 milyar TL’dir ve bu rakam geçen yıla göre yüzde 100 artmış durumda. Bu kalemin bütçenin genelindeki toplam oranı ise yüzde 22.3’lük bir kısma denk geliyor. Türkiye’den gelecek hibe ve yardımların 3 milyar 400 milyon TL’lik bölümü yatırımda, 2 milyar 100 milyon TL’lik kısmı savunma için kullanılacak. Türkiye ayrıca 2 milyar 500 milyon TL de kredi sağlayacak.
Bunu neden yazıyorum? Çünkü Türkiye kamuoyundaki genel ve yanlış kanı, Türkiye’nin tüm bütçeyi verdiği yönünde. Dolayısıyla tam rakamların ortaya dökülmesini önemli buluyorum. Öyle bir dünya yok.
Yine yıllardır değişmeyen bir şekilde bütçenin yüzde 80’e yakın kısmı kamu personel maaşları ve giderleri için harcanacak.
Yarın öbür gün aniden çözüm olsa ve biz AB üyesi olarak kendimizi birlik içinde bulsak size garanti veririm, bizi en çok zorlayacak kısım da tam bu olacak: Devletin gereksiz ve sürdürülemez şekildeki büyüklüğü.
AB, başına bela almamak için buna bir kriter koymuş durumda. Buna göre devletin kamu maliye giderleri genel bütçenin yüzde 60-65’ini geçemez. Yani uzun lafın kısası, yukarıda yazdığım şey olursa bizim ilk yapmamız gereken şey devleti küçültmek olacak.
Ancak başka makale konusu bu durumu bir kenara bırakıp bazı önemli kalemlere bakacak olursak, beklendiği üzere en büyük kalem maliyenin: 17.7 milyar küsur TL… İkinci sırada 4.1 milyar TL ile eğitim, 3.1 milyar TL ile sağlık sıralanıyor.
Cumhurbaşkanlığı 143 milyon bütçe alırken, Başbakanlık 467 milyon, Dışişleri ise 362 milyon TL almış.
Ancak memleketin lokomotif sektörü denilen turizm, “Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı” kalemi altında sadece 523 milyon TL alabilmiş. Yani tüm bütçenin yüzde 1.46’sı.
Lakin lütfen bu paranın tümü turizme gidecek sanmayın, bilakis, yukarıda uzun ismini yazdığım bakanlıktaki her bölüm kendi payını alacak. Bu da turizm bütçesini komik seviyelere indiriyor. Kısacası bir kaçı dışında hiçbir işe yaramayan KKTC’nin dış temsilcilikleri neredeyse turizmden daha fazla kaynak alacak demek yanlış olmaz.
Ekonomik akılla baktığımızda, ülkenin en büyük sektörü olan, yani en büyük para kaynağı olan turizme verilen bu değer ve pay, KKTC ekonomisinin (ve bütçesinin) özetini oluşturuyor. Çünkü başka ülkede normal bir düzen “bizde sanayi yok, altın madeni yok, petrol yok. Ama havamızı suyumuzu denizimizi ve kumumuzu satabiliriz. O zaman turizmimize en büyük yatırımları yapalım ki daha fazla para kazanalım” der ve öyle de yapar.
Dolayısıyla en büyük kaynağına hiç yokmuş muamelesi yapılan bir düzende (bütçede) amaç edilen şey maaşların ödenmesi, bir takım ufak tefek kamu yatırımlarıyla göz boyamak gibi şeyler olduktan sonra derinlemesine bir inceleme yapmak boşunadır.
Geçtiğimiz 49 yılda ne olduysa aynı şeyler olmaya devam edecek.
Fakir daha fakirleşecek, zengin daha da zenginleşecek ve ekonomimiz bağımlı kalmaya devam edecektir.
Kısacası KKTC denilen yapı kendi ayakları üzerinde durma adı altında yıllardır anlatılan masala uygun şekilde yoluna devam edecektir.
Hele de global göstergelere bakacak olursak daha da kötüleşerek…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.