Dünyanın ayarları ile kim oynuyor?

Yayın Tarihi: 15/08/25 07:30
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Yaşadığımız günler milyarlarca insanın yaşadığı dünyamızın ve insanlığın ortak geleceğini doğrudan etkileyen bir çağı ifade ediyor. Haritada savaşların kırmızı lekeler halinde yayıldığı bu dönemde, çatışmaların sadece toprağa değil, zihne de işlendiğini görmek kritik önemde. Gazze; yeniden bombalar, yıkım ve açlık sahnesine ev sahipliği yapıyor. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın kökeninde güvenlik, kimlik ve eski-yeni toprak paylaşımı yatar. Aynı coğrafyada İran–İsrail ve ABD arasındaki gerilim de tırmanışta; İran’ın nükleer programı ve İsrail destekli ABD gözdağı vermeye çalışıyor.

2014’te başlayan, ardından 2022’de küresel düzeye taşınan bu çatışma; enerji rotalarına, NATO genişlemesine ve Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasındaki etkisini koruma motivasyonuna dayanıyor. Nisan 2023’te patlak veren ordu-paramiliter güçler çatışması; 150 bin ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan ve yaklaşan kıtlıkla insani anlamda Felaket senaryosuna dönüştü. Buradaki dinamikler arasında etnik güç eşitsizliği, altın ve kaynak paylaşımı öne çıkıyor. 2021 darbesi sonrası başlayan çatışma; askeri cuntanın demokrasi talebine, etnik azınlıkların özgürlük arzusuna karşı bastırmasıyla, çok katmanlı bir insani kriz halini aldı.

Mineraller için yıllardır süregelen şiddetin en yeni kısmı: Goma ve Bukavu’nun M23 tarafından ele geçirilmesi, Ruanda-Tarafından destek iddialarıyla derinleşiyor ve silahlanma-rant ilişkisini öne çıkarıyor. Terör örgütleri ve zayıf devlet yapıları süreğen bir çatışma ortamı yaratıyor. Aşırı ideoloji, sınır ötesi örgüt conectivityi ve açlık krizleri bu yapıyı perçinliyor. Bir şeyler biter derken 2025’te yeniden alevlenen sınır tartışmaları, 28 Temmuz’da ateşkesle sınırlı da olsa şiddeti tırmandırarak dikkat çekti.

Kashmir başta olmak üzere düzenli, nükleer tehdide yakın çatışmalar sürüyor. Küçük çaplı çatışmalar bile nükleer strateji düzeyinde risk yapabiliyor. Somali’de El-Shabaab, Afganistan’da farklı gruplar, Meksika’da suç örgütleri hâlâ devlet yapısını tehdit ediyor.

Nükleer güç olmanın beraberinde getirdiği caydırıcılık mı, yoksa yanlış hesaplarla küresel felaket riski mi? Hindistan-Pakistan Krizi, Kuzey Kore-Güney Kore-Güç dengesi, İran’ın nükleer programı endişeleri canlı.

Savaş, yalnızca silahların ateşlendiği coğrafyalarla sınırlı değil; psikolojik, tarihsel, kimliksel katmanları olan bir insanlık olgusu.

Prof. Dr. Vamık D. Volkan’ın “büyük grup kimliği” kavramı, kolektif körlük ve “chosen trauma” teorileri, savaş psikolojisini çözümlediğimizde çok katmanlı bir resim sunar. “Toplumsal seçilmiş travma” modeli, nesilden nesile geçen travmaları yeniden canlandırarak toplumsal bağları güçlendirirken, olası çatışma sinyallerini de tetikleyebilir.

Kongo’daki katliamlar, Sudan’daki etnik temizlemeler veya Ukrayna’da Ulusal Kahramanlık söylemleri, Volkan’ın teorisine göre bu seçilmiş travmaları manipüle etmeye yönelik sosyal rezilans stratejileriyle anlam kazanıyor. Liderler, tarihî semboller üzerinden halklarını mobilize edebiliyor. Buna ek olarak, Dr. Volkan’ın önerdiği gibi kalıcı barışın yolu, sadece askerî çatışmanın sona ermesinden değil; travmanın işlenmesi, hatırlanması ve bir daha yeniden canlanmaması için psikososyal iyileştirmenin sağlanmasından geçiyor. Belki de dünyadaki savaşları uzun vadeli anlamlandırmanın yolu da burada yatıyor. 

Peki neden “Kim Oynuyor?” sorusunu sormalıyız? Bu savaşları sadece topografik çatışmalar olarak görmek eksik kalır. Perde arkasında; enerji ve milyar dolarlık silah pazarı aktörleri, devletler arası enerji ve etkili lojistik hatları, kimlik manipülasyonu ve halkın psikolojisinin şekillendirilmesi, nükleer silah dengesi ve stratejik caydırıcılık şebekesi, medya manipülasyonu, propaganda ve bilinç algı mühendisliği...

Tüm bunların varlığını görebiliyorsak, sorunun görünmeyen cephelerine odaklanmak zorundayız. Kalıcı barış, belki ilk önce bu görünmeyen zihinsel, sembolik ve ekonomik savaşları anlamaktan geçer.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Levent Kutay
Levent KUTAY'dan
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları